Page 353 - Tarihi ve Kültürel Mirasıyla Kocaali E-Kitap
P. 353
Hayat sadece yaşamak için verilen bir çabadan ibaretti. Gü- Kocaali’nin Kafkasya, Balkanlar ve Karadeniz bölgesinden
venlik problemi büyüktü. Göçebeler, kendilerine güvenli aldığı göçler yemek kültürünü zenginleştirmiştir. Farklı coğ-
bir mekân ve mera bulmak zorundaydı. Kişinin tek başına rafyalardan gelen farklı milletler, Kocaali’de birbirini etkile-
hayatta kalması mümkün değildi. Her fert kendini güvende miş, aralarındaki kültürel aktarım yemeklere de yansımıştır.
hissedeceği obalara surlarla çevrili kalelere sığınmak duru- Karadenizliler lahana başta olmak üzere turşunun hemen
mundaydı. İnsanlardan uzak ıssız meralar ve kalelerin dışın- her çeşidini Kocaali’ye getirmişler, Manav olarak bahsedilen
daki hayat baskınlara, yağmalara, yakıp yıkmalara, öldürme- yerleşik Türkmenlerden ise yağda kızartma çeşitlerini öğren-
lere açık olarak sürüp gitmekteydi. mişlerdir.
Kocaali, oldukça güvenilir bir coğrafya idi. Melen, Lâhna, Fındıklı Cevizli Mısır Ekmeği
Bolazar ve Kocaali olmak üzere bölgede dört Türkmen obası
kurulmuştu. Meraları, otlakları ve ormanları bol olan bu ve- Ekmek, insanoğlunun ortaya çıkışıyla birlikte eş güdümlü
rimli ve güvenli coğrafyaya gelen Türkmenler yavaş yavaş gö- olarak ortaya çıkan en temel besin kaynağıdır. İnsanoğlu,
çebelikten yerleşik hayata geçiyorlardı. Yerleşik hayata geçen- buğday ve arpadan sonra daha farklı ürünlerden de ekmek
ler tarım yapmaya başlıyor ve şehirsel alt yapının temellerini üretmeyi başardı. Bunlardan biri de mısırdır. Türkiye’de mı-
atıyorlardı. Arpa, buğday ve çavdar yetiştiriliyordu. Tahıldan sır ve mısır unu denildiğinde akla Karadeniz bölgesi gelmek-
ekmek ve yağlı hamur işleri yapılıyordu. 461 tedir. Karadeniz iklimi, buğday hasadına pek elverişli olma-
dığı için genelde mısır hasadı yapılmaktadır.
Avcılık ve av hayvanları önemli bir yer teşkil etmekteydi.
Çam Dağı başta olmak üzere Kocaali coğrafyasında avlanan Kocaali ve Karasu, Karadeniz iklimi ve kültürünün etkisin-
sansar ve tilki gibi hayvanların kürkü yüzülerek kurutulur, de bulunmaktadır. Mısır ve mısır unu 17. yüzyıldan itibaren
Hendek ve Akçaşehir pazarlarında satılırdı. Bu Kocaali halkı bölge insanının temel ihtiyaçlarını karşıladığı ürünlerin ba-
için önemli bir geçim kaynağıydı. At önemli bir ulaşım ara- şında gelmektedir. Ceviz ve kestane de çok eski tarihlerden
cıydı. Bölge sulak bir arazi yapısına sahip olduğu için hemen beri bölgede bolca bulunan bir ürün olmasına karşın fındık,
her evde camız adı verilen mandalar bulunmaktaydı. Yoğur- 20. yüzyılın başlarından itibaren yaygınlaşmaya başlamış ve
da ılık su katılarak ahşap yayık ve hayvan derilerinden elde sofralardaki yerini almıştır.
edilen tulumlarda tereyağı çıkartılıyor, yağ alındıktan sonra
tuz konularak kaynatılıp süzülüyor, çökelek ve keş gibi pey- Kocaali ve Karasu’nun Manav adı verilen yerli Türkmenleri
nir türleri elde ediliyordu. Çorbalar da yaygın olarak tüke- fındık, ceviz ve mısır ununu karıştırarak o günün şartların-
tiliyordu. Tarhana, yoğurt çorbası, un çorbası ve mercimek da eldeki imkânlarla “Fındıklı Cevizli Mısır Ekmeği” pişir-
çorbası, et ve kemik suyu en çok tüketilen çorbalardandı. 462 mişlerdir. “Yokluk yıllarının keki” olan bu yiyecek, 20-25 yıl
öncesine kadar Kocaali ve Karasu Manavlarının vazgeçilmez
Kocaali deniz kıyısında konumlandığı için yerleşik hayata yiyeceklerindendi.
geçiş yapan halk, sonrasında denizcilik faaliyetlerine giriş-
miştir. Balıkçılık, Kocaali bölgesinin en eski mesleklerin- Günümüzde hemen her alanda etkili olan kültürel değerleri-
dendir. Melen Çayı’nın denize döküldüğü noktada tekne ve mizden uzaklaşma ne yazık ki ata yemeklerimizde de kendini
gemi inşa faaliyetleri yürütülmüştü. Deniz ticareti de bölge hissettiriyor. Unutulmaya yüz tutmuş olan bu ekmeğin var-
halkının önemli geçim kaynakları arasındaydı. Günümüzde lığını da tarifini de sadece bir kişiden öğrenebildik. Karasu
Kocaali Mezarlığı’nda bulunan Osmanlı dönemine ait me- Köyü’nde yaşayan 1932 doğumlu Fatma Çiftçi bizlere, Kara-
zar taşlarındaki “kaptan” ibareleri bunu kanıtlamaktadır. su’nun unutulmaya yüz tutmuş yemeklerini anlattı.
461 Sibel Güler, “Türk Mutfak Kültürü ve Yeme İçme Alışkanlıkları”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, s. 26, Nisan 2010, s. 25. (24-30)
462 Sibel Güler, “Türk Mutfak Kültürü”, s. 25.
GE Ç M İ Ş T EN G ÜNÜ M ÜZE 351